Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru
Türkiyede bireylerin, kamu gücü tarafından temel hak ve özgürlüklerinin ihlaline karşı başvurabilecekleri en üst düzey iç hukuk yolu olan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sürecinin detayları.
Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru: Temel Hakların Son Kalesi
GİRİŞ:
Türkiye’de bireylerin, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali sonucu uğradıkları temel hak ve özgürlük ihlallerine karşı doğrudan başvurabilecekleri en üst düzey iç hukuk yolu, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru (diğer adıyla “anayasa şikâyeti”) yoludur.
Bu kurumun anayasal dayanağı, 1982 Anayasası’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile düzenlenmiş olup şu şekilde ifade edilmiştir:
“Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Bireysel başvuru yolu kanunla düzenlenir.”
Bu düzenleme, 2010 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumu ile hukuk sistemimize girmiş ve 23 Eylül 2012 tarihi itibariyle uygulamaya konulmuştur. Bireysel başvuru hakkı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin yanı sıra, tüzel kişiliği haiz bazı kuruluşlar ile yabancılar tarafından da kullanılabilir.
Bireysel Başvuru Nedir?
Bireysel başvuru; kamu makamlarının işlemi, eylemi ya da ihmali sonucu, başvurucunun Anayasa’da güvence altına alınmış ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan bir hakkının doğrudan ve güncel bir şekilde ihlal edildiği iddiasıyla, iç hukuk yolları tükendikten sonra Anayasa Mahkemesi’ne yapılan olağanüstü bir başvuru yoludur.
Bu yolun amacı, bireyin haklarının korunmasının yanı sıra, devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının insan hakları konusundaki hukuka uygun davranıp davranmadığının anayasal denetimidir.
2.Başvuruya Konu Olabilecek Haklar
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ancak belirli türdeki hak ihlalleri için mümkündür. Her ne kadar bireysel başvuru, hak arama özgürlüğünü genişleten bir yol olsa da, bu yolun konusu yalnızca temel hak ve özgürlüklerin kamu gücü tarafından ihlaliyle sınırlıdır.
Bu kapsamda başvuruya konu olabilecek haklar, iki temel ölçütle belirlenir:
1. Anayasa’da güvence altına alınmış olması,
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve ek protokolleri kapsamında olması.
Bu iki ölçüt birlikte aranır. Yani, yalnızca Anayasa’da yer alması yeterli olmadığı gibi, sadece AİHS kapsamında bulunması da tek başına yeterli değildir. Hak, hem Anayasa’da güvence altına alınmış hem de Türkiye’nin taraf olduğu AİHS kapsamındaki bir hak olmalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin İnceleme Alanı:
AYM bireysel başvuru incelemesinde yalnızca temel haklara yönelik ihlalleri değerlendirir. Sosyal ve ekonomik haklar gibi “program niteliğindeki normlar” çoğunlukla başvuru konusu olamaz. Çünkü bu tür hakların pozitif yükümlülükleri sınırlıdır ve bireysel başvuru mekanizmasının kapsamı dışında kalır.
Başvuruya Konu Olabilecek Başlıca Haklar
Aşağıda bireysel başvuruya konu olabilecek bazı temel hak ve özgürlükler sıralanmıştır:
1. Yaşam Hakkı (AY m.17/I)**
– Devletin hem negatif (müdahale etmeme) hem de pozitif (koruma) yükümlülüğü vardır.
– Kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanımı, ölümle sonuçlanan ihmal veya cezaevi koşulları bu hak kapsamında değerlendirilir.
2. İşkence, Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Ceza Yasağı (AY m.17/III)**
– Cezaevinde kötü muamele, aşırı güç kullanımı, insanlık dışı şartlar bu başlık altında incelenir.
– AYM, kötü muamelenin yalnızca fiziksel değil, psikolojik olabileceğini de kabul etmektedir.
3. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı (AY m.19)**
– Hukuka aykırı gözaltı, tutuklama, makul sürede yargılanmama gibi durumlar bu kapsamda başvuruya konu olabilir.
– AYM özellikle tutuklamanın ölçülülüğü konusunda çok sayıda ihlal kararı vermiştir.
4. Adil Yargılanma Hakkı (AY m.36)**
– En çok başvuru yapılan alanlardan biridir.
– Uzun süren yargılamalar, mahkemeye erişimin engellenmesi, tarafsız ve bağımsız yargıç ilkesine aykırılıklar bu başlığa girer.
– Ayrıca gerekçesiz karar, tanık dinlenmeden karar verilmesi gibi usuli eksiklikler de bu hakka aykırılık teşkil eder.
5. Özel Hayatın ve Aile Hayatının Gizliliği (AY m.20)**
– Hukuka aykırı dinleme, kişisel verilerin izinsiz paylaşılması, özel hayata müdahale bireysel başvuruya konu olabilir.
– AYM, kişisel verilerin korunmasını da bu hak kapsamında değerlendirir.
6. İfade Özgürlüğü (AY m.26)**
– Gazeteciler, yazarlar, öğrenciler, sanatçılar tarafından çokça kullanılan bir başvuru konusudur.
– Basın yoluyla yapılan açıklamalar nedeniyle verilen cezalar veya idari yaptırımlar sıklıkla ihlal olarak değerlendirilir.
– AYM, eleştirinin sınırlarının siyasetçiler açısından daha geniş olduğunu özellikle vurgulamaktadır.
7. Din ve Vicdan Özgürlüğü (AY m.24)**
– Zorla dinî uygulamalara katılma, başörtüsü yasağı, askerlikten muafiyet talepleri gibi konular bu başlık altında değerlendirilir.
8. Mülkiyet Hakkı (AY m.35)**
– Kamulaştırmasız el atma, tapu iptali, vergi cezaları, para cezaları gibi işlemlerle kişinin mülkiyet hakkı ihlal edilebilir.
– AYM, bu tür başvurularda “orantılılık” ve “ölçülülük” ilkeleri üzerinden karar verir.
9. Seçme ve Seçilme Hakkı (AY m.67)**
– Seçime girme engeli, siyasi yasaklar veya seçmen kaydının silinmesi gibi işlemler bireysel başvuruya konu olabilir.
10. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı (AY m.34)**
– Barışçıl gösterilere yönelik müdahale veya gösteri izni verilmemesi gibi durumlar bu hak kapsamında değerlendirilir.
Başvuruya Konu Olamayacak Haklar
Bazı haklar bireysel başvuruya konu edilemez. Bunlar arasında şunlar yer alır:
– Sosyal ve ekonomik haklar (çalışma hakkı, barınma hakkı vb.)
– Vergi yükümlülükleri
– Sadece kamu yararını ilgilendiren şikâyetler
– Soyut anayasa şikayetleri (kişisel mağduriyet içermeyen başvurular)
Ayrıca, bireysel başvuru yoluyla kanunların iptali istenemez. AYM yalnızca somut olayda hak ihlali olup olmadığını denetler.
Anayasa Mahkemesinden Seçilmiş Karar: Basın Kartı Verilmemesi ve İfade Özgürlüğü
Karar:
– Karar Tarihi: 8 Temmuz 2021
– Başvuru No: 2017/38282
(Aynı doğrultuda başka bireysel başvurular da mevcuttur.)
Olayın Özeti:
Gazeteci olarak çalışan başvurucular, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından basın kartı verilmeyerek gazetecilik faaliyetlerini sürdüremez hâle geldiklerini ileri sürmüşlerdir.
Basın kartı alımı için başvuruda bulunmuşlar; ancak haklarında yürütülen soruşturma veya sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek kart başvuruları reddedilmiştir. İdare, bu işlemin gerekçesini “devletin temel niteliklerine bağlılık ilkesine uygunluk” gibi soyut kavramlarla açıklamıştır.
Başvurucunun İddiası:
Başvurucular, basın kartı verilmemesinin:
– İfade özgürlüklerini,
– Basın özgürlüğünü,
– Mesleki faaliyetlerini icra etme haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
Ayrıca bu kararların gerekçesiz ve keyfi olduğunu, idari yargıya taşınmasının da etkisiz kaldığını belirtmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi:
Anayasa Mahkemesi şu noktalara dikkat çekmiştir:
1. İfade özgürlüğü, sadece bireyin düşüncesini açıklamasını değil; aynı zamanda bilgi edinme ve yayma yollarını da kapsar.
>”Basın kartı uygulaması, gazetecilerin haber yapma faaliyetlerinde fiilen var olabilmesi için zorunlu bir araçtır.”
2. Başvurucuların gazetecilik faaliyetleri basın kartı olmaksızın sürdürülemeyecek hâle getirilmiştir.
→ Bu, dolaylı biçimde bir “meslekten men” anlamı taşımaktadır.
3. İdarenin verdiği kararların net, ölçülü ve denetlenebilir gerekçeler içermemesi, hukuki güvenliği zedelemektedir.
>”Devletin temel niteliklerine bağlılık” gibi kavramlar, keyfiliğe açık soyut terimlerdir ve ifade özgürlüğünü sınırlamak için yeterli değildir.
4. İdari yargı sürecinin etkisizliği, hak arama özgürlüğünü de ihlal eder niteliktedir.
– Mahkemeler, idarenin kararlarını denetlememiş, kararların gerekçelerini sorgulamamıştır.
Sonuç:
Anayasa Mahkemesi, şu hakların ihlal edildiğine karar vermiştir:
– Anayasa m.26 – İfade özgürlüğü,
– Anayasa m.36 – Adil yargılanma hakkı (etkili başvuru hakkı kapsamında).
AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir. Ayrıca başvuruculara manevi tazminat ödenmesine hükmedilmiştir.
Kararın Önemi ve Etkisi:
Bu karar, şunları göstermesi bakımından son derece önemlidir:
– İdarenin sınırsız takdir yetkisi olamayacağı,
– İfade özgürlüğünün sadece söz söyleme değil, meslekî faaliyetlerle de bağlantılı olduğu,
– İdari işlemlerden kaynaklanan mağduriyetlerin bireysel başvuruyla giderilebileceği,
– Soyut ve muğlak gerekçelerle hak sınırlamasının anayasaya aykırı olduğu kabul edilmiştir.
AYM’nin bu kararı, özellikle gazeteciler, akademisyenler ve kamuya açık ifade faaliyeti yürüten herkes için bir hak arama rehberi niteliğindedir.
Başvuru Şartları
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun kabul edilebilmesi için bazı şekli ve maddi şartların eksiksiz şekilde yerine getirilmesi gerekir. Bu şartlar, 1982 Anayasası’nın 148. maddesi, 6216 sayılı Kanun’un 45-47. maddeleri ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü çerçevesinde belirlenmiştir.
Aşağıda bu şartlar iki ana başlık altında açıklanmıştır:
1. Şekli (Usulî) Şartlar
a) Başvurunun kim tarafından yapıldığı:
– Herkes (gerçek kişi) bireysel başvuru yapabilir.
– Türkiye’de tüzel kişiler, yalnızca kuruluş amaçları çerçevesinde ve sınırlı haklarla başvuru yapabilir (örneğin mülkiyet hakkı).
– Yabancılar da başvuru yapabilir, ancak yalnızca yerleşik olmaları ve ilgili haklara sahip olmaları kaydıyla.
b) Mağdur sıfatı:
Başvurucunun doğrudan, kişisel ve güncel bir hak ihlali mağduru olması gerekir.
– Başkasının hakkı adına başvuru yapılamaz.
– Soyut norm denetimi yapılamaz.
– “Potansiyel mağduriyet” yeterli değildir, mevcut ve somut bir ihlal bulunmalıdır.
c) Süre şartı:
Başvuru, bütün olağan kanun yollarının tüketilmesinden veya ihlalin öğrenilmesinden itibaren 30 gün içinde yapılmalıdır.
d) Dava yolu tüketilmiş olmalı:
Bireysel başvuru “ikincil nitelikte” bir başvuru yoludur. Yani:
– Önce ilgili uyuşmazlık, mahkemeler ve idari yollarla çözülmeye çalışılmalı,
– Temyiz, itiraz, istinaf gibi tüm etkin iç hukuk yolları tüketilmelidir.
İstisna: Olağan yolların açık ama etkisiz olduğu hâllerde (örneğin aşırı gecikme, tarafsızlık yokluğu) doğrudan AYM’ye başvuru mümkündür.
e) Başvuru formu ve deliller:
Başvurular, Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği form ile yapılmalı, karara esas teşkil edecek belgeler ve karar örnekleri de eklenmelidir.
Eksik belge varsa başvuru reddedilir.
2. Maddi (Esasî) Şartlar
a) Kamu gücü işlemine dayanmalı:
İhlalin kaynağı bir kamu gücü işlemi, eylemi veya ihmali olmalıdır.
– Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar doğrudan başvuruya konu olamaz.
– Ancak devletin gerekli önlemleri almaması hâlinde (pozitif yükümlülük) dolaylı olarak başvuru yapılabilir.
b) Temel bir hakkın ihlali olmalı:
İhlale konu olan hak, hem Anayasa’da güvence altına alınmış hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında olmalıdır.
c) Başvuru açıkça dayanaktan yoksun olmamalı:
Anayasa Mahkemesi, açıkça asılsız, kötü niyetli veya dayanaktan yoksun başvuruları kabul etmez.
Başvurunun ciddi, hukukî ve mantıksal temeli olmalıdır.
Süreç ve Karar Aşamaları
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurular aşağıdaki süreçlere göre değerlendirilir:
1. Başvurunun Kabul Edilebilirlik İncelemesi
İlk aşamada, Mahkeme başvurunun usul yönünden uygun olup olmadığını denetler.
Burada şu kriterler incelenir:
– Başvuru süresinde mi yapılmış?
– Hak ihlali kamu gücüyle mi ilgili?
– Hak ihlali gerçek ve kişisel mi?
– Başvuru yolları tüketilmiş mi?
Eğer bu şartlar sağlanmazsa başvuru “kabul edilemez” bulunur ve işin esasına girilmeden reddedilir.
Kabul edilebilirlik kararı, genellikle tek hâkim ya da komisyon tarafından verilir.
2. Esas İnceleme
Kabul edilebilir bulunan başvurular, Anayasa Mahkemesi’nin bölümleri tarafından esas yönünden incelenir.
Burada Mahkeme şu soruya cevap arar:
“Başvurucunun anayasal bir hakkı, kamu gücü tarafından ihlal edilmiş midir?”
Bu aşamada AYM:
– Anayasa, AİHS ve içtihatlara başvurur,
– Ölçülülük, meşruiyet, haklar arası denge gibi anayasal ilkeleri dikkate alır.
3. Karar Verilmesi
AYM’nin verebileceği kararlar:
a) İhlal yoktur → Başvuru reddedilir.
b) İhlal vardır → Mahkeme bu durumda:
– İhlalin tespitine,
– Giderilmesine (yeniden yargılama, tazminat),
– Kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına karar verir.
İhlal kararı verildiğinde, başvurucu lehine manevi veya maddi tazminat da hükmedilebilir.
4. Yeniden Yargılama ve Etki
Eğer ihlal, bir mahkeme kararından kaynaklanıyorsa AYM:
“İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına” karar verebilir.
Bu karar, ilgili mahkemeyi bağlayıcıdır.
Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. (AY m.153/6)
5. Kararların Yayınlanması ve Uygulanması
– AYM kararları Resmî Gazete’de yayımlanır.
– İlgili kurum ve mahkemeler bu kararlara uymakla yükümlüdür.
– Uymayan kamu görevlilerine karşı, başvurucu AİHM’ye başvurma hakkına sahiptir.
Genel Değerlendirme:
Bireysel başvuru süreci, Türkiye’de iç hukuk yolları tüketildikten sonra “hakların korunmasında son durak” niteliğindedir.
Ancak sürecin etkin işlemesi için:
– Başvurucunun şartlara tam olarak uyması,
– Mahkemelerin AYM kararlarını uygulaması,
– Kamu gücünün keyfiliğe düşmemesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararlarının Bağlayıcılığı
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği kararlar, sadece başvurucunun mağduriyetini gidermekle kalmaz; aynı zamanda bütün yargı ve idare organları için hukuki bir bağlayıcılığa sahiptir. Bu bağlayıcılık, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ve anayasal güvencelerin korunmasında en önemli anayasal mekanizmalardan biridir.
Anayasal Dayanak
Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı doğrudan 1982 Anayasası’nın 153. maddesinden kaynaklanır:
“Anayasa Mahkemesi kararları kesindir.
Anayasa Mahkemesi kararları resmî gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
(AY m.153/6)
Ayrıca, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü de bireysel başvuru kararlarının uygulanmasına dair detaylı hükümler içerir.
Bağlayıcılığın Kapsamı
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kapsamında verdiği kararların bağlayıcılığı, üç düzeyde etkili olur:
1. Kişisel (Somut) Etki – Başvurucu Açısından Bağlayıcılık
AYM, başvurucunun temel hakkının ihlal edildiğine karar verirse:
– İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması gerekir.
– Yeniden yargılama yapılması gerekiyorsa, dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
– Gerekirse başvurucuya tazminat ödenmesine hükmedilir.
– Mahkemeler bu kararları dikkate almak zorundadır.
Örnek: Ceza yargılamasında “adil yargılanma hakkı” ihlal edilmişse, ilgili mahkeme yeniden yargılama yapmalı ve AYM kararına uygun şekilde hüküm kurmalıdır.
2. Kurumsal Etki – Yargı ve İdare Açısından Bağlayıcılık
– Anayasa Mahkemesi kararları, tüm mahkemeleri ve idari makamları bağlar.
– Bir hak ihlaline neden olan uygulama sistematikse, o alandaki uygulama değişmelidir.
– İdare, karar doğrultusunda gerekli mevzuat değişikliklerini yapmalı veya işlem tesis etmelidir.
Aksi hâlde idare, kararın gereklerini yerine getirmemiş olur ki bu, doğrudan Anayasa ihlali anlamına gelir.
3. Genel Etki – Normatif ve Rehberlik Bağlayıcılığı
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurulara ilişkin kararlarında genellikle sadece somut ihlali değerlendirmekle kalmaz, o alana ilişkin genel ilke ve standartlar da ortaya koyar.
Bu yönüyle AYM kararları:
– Tüm kamu otoriteleri için hukuki yol gösterici niteliktedir.
– Diğer yargı organları (özellikle Yargıtay ve Danıştay), AYM kararlarında yer alan hak yorumlarını dikkate almakla yükümlüdür.
AYM Kararına Uyulmaması Durumu Ne Olur?
AYM kararına uyulmaması, açık bir şekilde:
– Anayasa’nın ihlali,
– Hukuka aykırılık,
– Yargı kararlarına direnme anlamına gelir.
Özellikle yeniden yargılama yapılması kararı sonrası yerel mahkemelerin “biz kararı uygun bulmadık” gibi bir gerekçeyle direnmesi mümkün değildir.
Bu gibi durumlarda başvurucunun yeniden Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı doğar.
Ayrıca süreç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınabilir.
Uygulamada Sorunlar
Her ne kadar teoride AYM kararları bağlayıcı olsa da, uygulamada bazı ciddi sorunlar yaşanabilmektedir:
– Yerel mahkemelerin kararın gereğini yerine getirmemesi
– İdarenin ihlali gidermemesi
– Gecikmeli veya kısmi uygulamalar
– Aynı konuda tekrar tekrar ihlallerin sürmesi
Bu durum, AYM’nin işlevselliğini zayıflatan ve Türkiye’de anayasa yargısının etkinliği konusunda eleştirilere yol açan bir sorundur.
Örnek Olay: İhlal Kararına Rağmen Uygulama Direnci
(2018/11055)
AYM, tutuklu bir sanığın delillere erişiminin engellenmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine karar verdi. Ancak ilk derece mahkemesi yeniden yargılama yaparken bu kararı görmezden geldi.
Başvurucu yeniden AYM’ye başvurdu, Mahkeme bu kez ilgili mahkemenin AYM kararına uymaması nedeniyle ikinci bir ihlal kararı verdi.
Sonuç: Etkin Bir Anayasa Yargısı İçin Ne Gerekir?
1. AYM kararlarının gerekçeleri her düzeyde yargı ve idare tarafından özümsenmeli
2. Yeniden yargılama kararları sürüncemede bırakılmamalı
3. AYM kararlarına karşı kurumsal direnç uygulamada kaldırılmalı
4. AYM, kararlarının uygulanmasını izleyebilecek etkin denetim mekanizmaları oluşturmalı